Hani herşey üstünüze geliyorsa belki de siz ters gidiyorsunuzdur sözüyle
bir gün içinizdeki ben'e kulak verirse parmaklarınızdaki ben...
o zaman sessiz kalmış sesiniz...
kırılgan gelincik çiçeğinin hafif bir rüzgarda yapraklarını dökmesi için yazıyor artık...diyecek
çünkü artık kış vaktidir ve herkesin derdine düştüğü çetin günlerin zamanıdır... yaklaşırdım bende en temiz en güzel ve en özenli cümlelerle insanlara...ifade ederdim gördüklerimi...olur ki yanlışa mahal vermesin cümleler.
en olumlu gözle bakardım çirkin görünen güzelliklere basit gelen basitsizliklere...şevkatin mütevaziliğin ve affediciliğin büyüklüğüne inanarak atardım adımlarımı hep bir gün sonrasına ertelerdim benliğime muhatap olan zevkleri.
Ama her ılımlı adımda bir daha yere vuruldu bir daha yırtıldı geleceğ ait olan defterin yaprakları.
Önemli olan anlaşılmak değildi anlaşılmaya anlaşılmamaya vurulan kilit diliminde geçen mühletti.
böyle olmuyor...
en azılı ve en hicvedici cümlelerin koruyucusu ,en güzel en olumlu serzenişlerin katili olarak çizilmiş sınırları reddercesine....olmak istiyordu en samimi görünüşüyle..
ve ıraktan bir ses ....
vicanınlasın artık ritminde bir fısıltı ile başlatmıştı bu yolculuğun ilk belirtisini...
içimdeki ses ... o da böyle diyor du....
Not: bir fıkradaki espri unsurunun anlaşılmamasından ötürü kahkaha atamayanlara esprinin anlatılması onun büyüsünü tümüyle yokeder...